31 Temmuz 2013 Çarşamba

Bratislava Kalesi - Bratislava Seyahat Notları

Koccaman bir MERHABA! ile başlıyorum anlatmaya. Öyle çok gezdim ki buaralar :) Aslında Haziran seyahatlerimle başlayıp sırayla gitmek daha mantıklı görünse de henüz geçtiğimiz pazar gerçekleştirdiğim Bratislava seyahatimin kıpır kıpır duyguları hala içimde iken sıcağı sıcağına Bratislava ile başlamak istedim.

Geçtiğimiz hafta kardeşim ve çok sevdiğim bir arkadaşım misafirimiz idi. Her günümüz dolu dolu geçti. Pazar günü de kapanışı Bratislava ile yaptık. Gitmeden önce internetten yaptığım araştırmalarda, küçük, pahalı olmayan, sevimli, kalesinin mutlaka görülmesi gerektiği ve kızlarının güzel olduğu :) yorumlarını okumuştum. Gidince yorumların ne kadar tutarlı olduğunu gördüm :) 

Bratislava'ya girerken arabamızda bir hareketlenme ve fotoğraf makinalarına saldırma hali oldu. :)


Bu ufomsu şeyi daha sonra kaleden de gördük, meğer kendisi 360 derece şehir manzaralı bir restaurantmış.

Ve kale göründü!

 Arabamızı kaleye en yakın otoparka park edip başladık yürümeye, saat 10:30 falan ama hava inanılmaz sıcak!!! Ağaçlardan dökülen bu sarı-yeşil yapraklar o kadar hoş görünüyordu ki onlara baka baka yürürken bir ara sıcağı unuttuk :)
 Burası yanılmıyorsam parlemento binası, kale ile karşılıklı duruyorlar.

Biraz yokuş tırmanarak ve bolca susayarak, bir turist grubu ile birlikte Bratislava Kale'sine ulaşıyorsunuz.

Bratislava Slovakya'nın başkenti. Viyana, Prag ve Budapeşte'ye çok yakın olduğu için turizm açısından çok verimli bir coğrafya da bulunuyor. İçinden Tuna Nehri'nin geçtiği şehir tarihte bir çok farklı medeniyetin egemenliği altına girmiş. Bu nedenle şehirde çok farklı kültürlerin izi bulunuyor.

Burada Maria Theresa'nın inşaat aşkına tekrar şaşırıp kalıyorum. Avrupa'nın bir çok ülkesinde onun tarafından yaptırılmış ya da renove edilmiş o kadar çok bina var ki...


Kale Tuna nehrine bakıyor.

Maria Theresa'nın sevdiği motifleri burada da görüyoruz.


Kalenin içine bir sahne yapılmış.

Aynı alanda bir tane de su kuyusu var.


Maria Theresa odasına çıkmak için asansör yerine at kullanırmış. Atların kolayca çıkabilmesi için bu merdivenleri çok alçak yaptırmış. 

Kaleden dışarı çıkınca sizi karşılayan manzara bu!

Bahçeye doğru yol alırken bu güzelliğe bakıp bakıp fotoğraf çekiyorum.

Bahçede çok sevimli bir turist otobüsü bizi karşılıyor.

Bahçe duvarında ise bakmaya doyamadığım şehir ve Tuna nehri manzarası.


Uzun süre manzarayı izledikten sonra kalenin diğer tarafından merdivenlerden iniyoruz.

Kale duvarlarının bu ilginç yapısı çok ilgimizi çekiyor. Askerler bu kale duvarlarının arkasına cephelenip bu küçük aralıklardan silahlarını düşmana doğrulturlarmış. Düşmanların ise aşağıdan bu açılı küçük aralıkları tutturması neredeyse imkansız.



Kale seyatimizi tamamlayıp bu nostaljik sokaklardan yürüyerek başlıyoruz kenti gezmeye...

Bratislava'da çok çok fazla fotoğraf çekmişim! Önce onları düzenleyip ardından seyahatle ilgili ikinci postu hazırlayacağım. O post biraz daha kıpır olacak çünkü gün boyunca çok eğlendik :)

Sevgiler,

Gökçe.


Meraklısına: 10. yüzyılda Bratislava büyüyen Macaristan’ın önemli bir bölgesi haline gelmiş, kalenin içine taş bir saray ve onun uzantısı olan taş bir kilise; St. Saviour yapılmıştır. 15. yüzyılda ise Luxembourg Hanedanı'nın son imparatoru Sigismund'un isteği ile gotik stille yeniden yapılmıştır. Bu dönemde kaleye yedi metre uzunluğunda yeni bir giriş kapısı; Sigismund’s Gate eklenmiştir. Kral Ferdinand 16. yy'da Rönesans stiliyle kaleyi yeniledikten sonra 17. yüzyılda Maria Theresa barok stilini uygun görmüştür. Özetle Bratislava Kalesi her döneme göre yenilenmeye devam etmiş, sürekli yenilenen şehre ayak uydurmuştur.

                                                                     Facebook sayfamıza da beklerim, orası çoook renkli , TIK :)

                                                                                                                    Bu post da ilgini çekebilir ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder