Bir yerlere kaçamak yapmayı çok sevdiğimi sanırım artık biliyorsunuz. :) 1 Haziran 2013'te gerçekleştirdiğimiz bu kaçamağımızın 2. mekan kahramanı Melk efendim. İlk mekan kahramanının fotoğrafları henüz hazır değil, hazır olduğunde tez zamanda sizi onunla da tanıştıracağım. ;)
Öncelikle henüz biz yolda iken bir tepenin üzerinden "ben buradayım!" diye bağıran Melk Manastırı'ndayız. (Stift Melk)
Photo: April 2005 from Walter Hochauer
|
Bol kapılı, bol koridorlu ve bol sarılı olan bu manastır dünyanın en ünlü manastırlarından biri imiş. Manastır ismini sınırları içinde bulunduğu kentten alıyor ve Aşağı Avusturya'da ünlü Wachau Vadisi'nde, Tuna nehrine bakan kayalıklar üzerinde konumlanıyor.
Manastırın planı böyle ama biz malesef biraz geç bir saatte orada olduğumuz için manastırın büyük bir bölümü kapalıydı o yüzden binaların içlerini değil sadece dışını görebildik.
Yine bir koridor ve bir sürü kapı...
En sevdiğim koridor! Buraya bir kadın eli değmiş belli :)
Neyse ki kilise hala açıktı, açıkçası kiliseyi çok sevmedim, altın varaklar inanılmaz yoğun kullanılmıştı. İbadethanelerde ihtişamı pek sevmiyorum, mütevazı dokunuşlar benim için daha değerli.
Manastırı bitirdik, kent merkezini görelim dedik ama merdivenlerde gördüğümüz "kedi yasah kardeşim" der gibi bakıyordu. :)
Bu tuhaf şeyden bir kaç kere görmüştüm, hatta bu yazımda da bir tane vardı. Sonunda bu tuhaf şeyin ne olduğunu öğrendim, böceklerin ve sinek vb kanatlılar için yapılmış bir konak imiş. Sinek oteli yani , şaka gibi ama çok tatlı :)
Sadece manastır değil bu kentte heryerde koridorlar var.
Buz gibi bir su molası
Sağdaki sokaktan inerek soldaki kent merkezine ulaştık
Artık manastırı aşağıdan görüyoruz.
Burada bizi bu ilginç bisiklet karşıladı. Delidir ne yapsa yeridir dedik ki daha göreceğimiz varmış.
Çok mütevazı, düzenli, huzurlu, rengarenk, çiçekler ve banklarla dolu bir yer burası.
Her çiçeğin kimliği belli ;)
Kibrit kutusunda hayaller saten bir dükkan burası. Sahibi Alice olmalı :)
Al işte bir tane daha, demekki delisi bol bir kentteyiz, yaşasın en sevdiğim!!! :)
Bu dükkanın camlarına tam anlamıyla yapışıp kaldım!
Kurbağa prensler onları öpmem için bana bol bol sırıttılar ama üzgünüm kurbağa prensler, ben artık evliyim :)
Su akmış, yolunu bulmuş.
Boşuna demedim, bu kentteki anneler çıldırmış olmalı diye!
Çok beğendim vitrin çerçevesini örgülerle kaplama fikrini :)
Bunun ne olduğu ile ilgili hiç bir fikrim yok iken koca beni aydınlattı.
Vakti ile kendisine atlar bağlanıyor imiş. Siz de aydınlandınız mı? :)
Seviyorum renkli vitrinleri!
Ve kalbim Melk'te kaldı...
Ulu Ekşisözlük kent hakkında bunları söylemiş okuyun, fırsatınız varsa gezin, görün, mutlu olun derim :)
Sevgiler,
Gökçe.
Bu post da ilgini çekebilir ;)
ah anneler her yerdeler :) bol fotoğraflı çok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilah sorma :) çok teşekkür ederim! :)
SilNe ilginç ve ne güzel bir kent bu böyle. Çok saf ve düzenli duruyor, ama her yayınında daha da artıyor Avusturya merakım olmaz böyle:)
YanıtlaSilAvusturya'nın birçok yeri böyle düzenli ve sevimli. Hele o çiçeklerle süslü müstakil evlere bayılıyorum, hatta bir arada beğendiğim evlerin fotoğraflarını paylaşsam fena olmaz. Avusturya merakını arttırabildiğime sevindim, olur olur ;)
Silşahane olmuş ya kırk yıl düşünsem aklıma gelmez:)
YanıtlaSilaynen, ben sadece Türk annelerinin çılgın olduğunu düşünürdüm ama yok o gen tüm annelerde varmış :)
SilMerhabalar canım,
YanıtlaSilBloğunu çok beğendim ve izlemeye aldım. Bana da mi beklerim. Güzel paylaşımlarda buluşmak dileğiyle. Sevgilerimi bıraktımmmm....:))
Beğenmene çok sevindim tatlım, bloğuna geldim bile ;) Sevgiler :)
Sil